Cumhurbaşkanı Tatar: “Bizim için ‘milli dava’ anlamını yitirmiş içi boş müzakere sloganları değil”
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, "Bizim için ‘milli dava’ anlamını yitirmiş içi boş müzakere sloganları değil, Kıbrıs Türkü'nün ve devletimizin özgür, bağımsız ve refah içinde gelişimini sağlamak, çocuklarımızın geleceğine ve vatanımıza sahip çıkmaktır.” dedi. Tatar, Kıbrıs'ta iki ayrı ve egemen devletin varlığının, tarihsel bir gerçeklik ve bir olgu olarak uluslararası toplumun gözleri önünde olduğunu da vurguladı. Tatar, Kıbrıs'ta ve Doğu Akdeniz'de kalıcı ve istikrarlı bir çözümün anahtarının karşılıklı görüşmelerin artık sahadaki fiili gerçeklerden hareketle, iki devletli politika temelinde yapılması olduğuna da işaret etti. Tatar, "İnanıyorum ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin geleceğini, gerçeklikten kopmuş sözde hayallerle değil, yaşadığımız dünyanın somut gerçeklerini dikkate alarak halkımızın iradesi ve sağduyusuyla hep birlikte kuracağız"diyen Tatar, halkın onurlu geleceği yolunda ortaya koyduğu iradenin sorumluluğunun kendilerine gayret verdiğini vurguladı. Tatar, bu yoldan ne pahasına olursa olsun ayrılmayacaklarının da altını çizdi. Cumhurbaşkanı Tatar, 2020-2025 görev süresi boyunca ortaya koyduğu hedefler ve ulaşılan kazanımları basın toplantısında kamuoyuyla paylaştı. Lefkoşa Pasha Otel’de yer alan toplantıya, Başbakan Ünal Üstel, Demokrat Parti Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Fikri Ataoğlu, bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar ve basın mensupları katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan toplantıda Cumhurbaşkanı Tatar’ın beş yıllık görev süresine ilişkin çalışmalarını özetleyen “İradenin Yolunda: Egemen Eşitlik, Uluslararası Eşit Statü 2020-2025” başlıklı kitapçık da kamuoyuna sunuldu. -"Göreve başlarken temel hedefimiz KKTC Devletini güçlendirmekti...ilerleme kaydettik" Göreve başlarken temel hedeflerinin, "KKTC Devletini güçlendirmek, halkın refah ve güvenlik içinde yaşamasını sağlamak, Türkiye ile ilişkileri her alanda geliştirmek ve adada kalıcı bir barış için egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü iradesine kararlılıkla sahip çıkmak” olduğunu belirten Tatar, geçen sürede hedeflerinin tamamında çok önemli ilerlemeler kaydettiklerini belirtti. İki devletli çözüm zemininin, Kıbrıs'ın iki yakasına da barış, huzur, refah ve güvenlik getirecek tek zemin olduğunu vurgulayan Tatar, Kıbrıs'ta iki ayrı ve egemen devletin varlığının, tarihsel bir gerçeklik ve bir olgu olarak uluslararası toplumun gözleri önünde olduğunu dile getirdi. Tatar, sınırları belirli bir coğrafyada, iki ayrı halkın, iki ayrı devlet yapısı içinde, kendi hukukları ve kurumlarıyla yaşadığına da dikkat çekti. “Üstelik bu iki ayrı devlet ve halkın arasında 1974 Barış Harekâtından bu yana herhangi bir açık çatışma meydana gelmemiş, kan dökülmemiştir.” şeklinde konuşan Tatar, Kıbrıs'ta ve Doğu Akdeniz'de kalıcı ve istikrarlı bir çözümün anahtarının karşılıklı görüşmelerin artık sahadaki fiili gerçeklerden hareketle, iki devletli politika temelinde yapılması olduğunu kaydetti. Tatar, Kıbrıs Türkü’ne boyun eğdirmek için uygulanan insanlık dışı, ayrımcı ve izolasyonist politikaların devamıyla bir sonuç almayı bekleyenlerin bugüne kadar hep yanıldığın da söyledi. -"Türkiye'nin garantisi, müdahale hakkı ve adadaki askeri mevcudiyeti vazgeçilmezdir" Anavatan Türkiye'nin de tam desteğini alan iki devletli çözüm vizyonunu ortaya koyduklarını anlatan Tatar, Kıbrıs Türkü için Türkiye'nin etkin ve fiili garantisi, müdahale hakkı ve adadaki askeri mevcudiyetinin vazgeçilmez olduğunun altını çizdi. -Rumların 'sıfır asker sıfır garanti' ısrarı masum bir talep değil" Kıbrıs Adası'nın çevresinde ve bölgede yaşanan son gelişmelerin güvenliğin ne kadar hayati ve vazgeçilmez olduğunu açıkça gösterdiğini dile getiren Tatar, Rum tarafının "sıfır asker, sıfır garanti" ısrarının masum bir talep olmadığını, kendilerini savunmasız bırakmayı ve bu yolla tüm adayı kendi kontrolüne almayı hedefleyen stratejik bir adım olduğunu vurguladı. - “Hiçbir siyasi görüş ayrımı yapmadan her bir vatandaşımızın elini sıktım, misafiri oldum, derdi derdim oldu" Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 4 yıl 8 ay önce Kıbrıs Türk halkının teveccühü ve güveniyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 5. Cumhurbaşkanı olarak seçildiğini belirterek, “Bu beş yıl benim hayatımın en değerli yılları olmuştur. Halkıma hizmet etmekten büyük bir gurur duydum. Bu onurlu göreve seçildiğim gün, bana oy versin veya vermesin, bu ülkenin her bir vatandaşının derdiyle dertleneceğime, sevincine ortak olacağıma, hiç kimseyi ayırmadan ve sorunlarının çözümü için elimden gelen bütün gayreti göstereceğimi belirtmiştim.” dedi. Sözünü yerine getirmenin mutluluğunu yaşadığını kaydeden Tatar, devletine ve halkına sadakatle bağlı bir Kıbrıs Türkü olarak, “beni ben yapan bu eşsiz coğrafyanın, vatanımın her bir şehrini, beldesini, köyünü” defalarca ziyaret ettiğini dile getirdi. Tatar, hiçbir siyasi görüş ayrımı yapmadan her bir vatandaşın elini sıktığını, misafiri olduğunu, onların derdinin kendi derdi de olduğunu kaydetti. "Ben bu toprağın Ersin Tatarıyım." “Hatta ben halkımla bu kadar iç içe oldukça, neden bu kadar çok geziyor, neden herkesle konuşuyor, neden herkesin telefonunu açıyor diye eleştiriler olduğunu da biliyorum. Ben halkın Cumhurbaşkanıyım. Buradan şunu belirtmek isterim; ben Kıbrıs Türk halkının ilk lideri Dr. Fazıl Küçük'ün yıllarca müsteşarlığını yapmış Cemal Müftüzade'nin torunu, yıllarca bu ülkenin Maliye Bakanlığı yapmış Rüstem Tatar'ın oğluyum. Kendilerini rahmetle anıyorum.” diye konuşan Tatar, köklerinin bu vatanın havasına, suyuna, kültürüne, geleneğine ve tarihine bağlı olduğunu kaydetti. Tatar, “Ben bu toprağın Ersin Tatarıyım.” vurgusu da yaptı. - “Mütevazı olmak, dürüstlük ve samimiyet bağlı olduğum kutsal değerlerdir" Tatar, “Babam rahmetli dedemden ne gördüyse ben de rahmetli babamdan aynısını gördüm. Mütevazı olmak, dürüstlük ve samimiyet halkımın içine işlemiş hasletler benim de bağlı olduğum kutsal değerlerdir.” ifadelerini kullandı. Verdiği bir diğer sözünün de KKTC ve bölgedeki gelişmeleri, yaşananları açık ve şeffaf bir biçimde paylaşmak olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, bugüne kadar bu düsturdan hiçbir zaman şaşmadığını ve şu anda da bunun muhasebesi için halkın huzurunda bulunduğunu dile getirdi. Tatar, şöyle devam etti: “2020'de nasıl bir tabloyla karşılaştık, bugüne kadar neler yaptık ve şu an hangi noktadayız sizlerle bunları paylaşmak istiyorum. Cumhurbaşkanlığı görevime başlarken temel hedeflerim şunlardı; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletini güçlendirmek, halkımızın refah ve güven içinde yaşamasını sağlayabilmek, Türkiye ile ilişkilerimizi her alanda geliştirmek ve adamızda kalıcı bir barış için egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü irademize kararlılıkla sahip çıkmaktı. Memnuniyetle belirtmek isterim ki, aradan geçen 4 yıl 8 ayda, bu hedeflerimizin tamamında çok önemli ilerlemeler kaydettik. Anavatan Türkiye'nin de tam desteğiyle iki devletli çözüm vizyonumuzu büyük bir cesaretle ortaya koyduk. Bundan dolayı neden iki devletli vizyonla yola çıktık ve azimle devam ediyoruz önce buradan başlamalıyız.” Tatar, her yerde Kıbrıs’ta iki ayrı halk, iki ayrı devlet ve iki ayrı yapı olduğunu anlatmayı başarabildiklerini kaydetti. - “Karşımızdaki en büyük gerçek, Kıbrıs Türk Halkı'nın 62 yıldır maruz bırakıldığı izolasyonun devam etmesidir” Bugün karşılarındaki en büyük gerçeğin Kıbrıs Türk halkının 62 yıldır maruz bırakıldığı ablukanın ve izolasyonun devam etmesi olduğunu dile getiren Tatar, bu sessizliğin insanlık suçu olduğunu, yıllardır açık bir biçimde uluslararası hukuk ve evrensel insan hakları ihlaline rağmen sürdüğünü kaydetti. Halkının engellenen haklarının yeniden tesis edilmesinin herkesin en öncelikli gündemi olduğunu dile getiren Tatar, konuşmasına söyle devam etti: “1968'den bu yana iki taraf arasında resmi ve gayrı resmi müzakereler yürütüldü ve halen yürütülüyor ama sonuç ortadadır. Dahası, 2017 yılından bu yana resmi müzakereler de yapılmıyor. Karşımızda, halkımızın haklarını gasp etmiş ve her fırsatta müzakere masasını deviren, hırsı kibirini aşmış bir muhatap var. Halkımız hep iyi niyet gösterdi. Ne yapılması gerekiyorsa yaptı. Ama her defasında vaatlerle zaman kaybettik. Kıbrıs Türk halkının geleceği, hep Rum tarafının onayına bağlanmaya çalışıldı. Bizim yeni anlayışımız, müzakere masasına dönebilmek için şartlarımız, ‘egemen eşitlik ve eşit uluslararası’ statümüzdür." - “Karşımızda hep aynı ezberleri gördük. İşte biz, buna son verdik. ‘Egemenlik’ dedik, ‘eşitlik’ dedik, ‘devletimiz’ dedik” Karşılarında her zaman aynı ezberleri gördüklerini belirten Tatar, “İşte biz, buna son verdik. ‘Egemenlik’ dedik, ‘eşitlik’ dedik, ‘devletimiz’ dedik. Bugün geldiğimiz noktada, nasıl bir çözüm istediğimizden veya neye taraf olduğumuzdan bağımsız olarak, hep birlikte sormamız gereken öncelikli bir soru var. Bu kadar samimi çabaya rağmen neden hala bir uzlaşıya, bir çözüme varılamadı? Bu sorunun cevabı açıktır. Çünkü bunu Rum istemeden yapamazsınız, Rum her istediğini almadan bunlar mümkün değildir, deniliyor.” diye konuştu. -"Üzerine titrememiz gereken şey kendi devletimizdi" “Artık üzerine titrememiz gereken şey, geleceğe güvenle bakabilen, onurlu bir halkı temsil eden kendi devletimizdir.” ifadesini kullanan Tatar, geçmişten aldıkları derslere de bakarak, bu mücadeleyi, müzakereye açık ama kendi iradesine sıkı sıkıya bağlı bir duruşla sürdürmek zorunda olduklarını dile getirdi. Tatar, şöyle devam etti: “Biz bir araya geldikçe, birlikte hareket ettikçe hemen müdahale etmeye çalışıyorlar. Çünkü haklılığımızın gerçeğiyle yüzleşmekten kaçıyorlar. Oysa biz sadece çocuklarımız, ailelerimiz, sevdiklerimiz ve halkımız için sadece eşitlik istedik. Ama bizi göz ardı edip tasarladıkları bu düzende, eşitliğe maalesef yer yoktu. 1974 Barış Harekâtı sonrasında sınırlarımız belirlendikten sonra yaşamaya başladığımız köylere, kasabalara bile hayali muhtarlar, belediye başkanları atadılar. Karşımızdaki zihniyet böyle bir zihniyet. Bugün, uluslararası hukukla uyumlu mülkiyet rejimimiz kapsamındaki taşınmaz mallara sahip çıkan, tasarrufta bulunan insanlarımızın peşlerine düşüyor, sınır kapılarında pusu kurmaya çalışıyorlar. Peki biz neyi yapmadık da bu mesele çözülmedi? Ne vermedik de Kıbrıs konusunda hala bir çözüme ulaşılamadı? Bunların yanına şu soruları ekleyelim. Halkımıza verilen hangi söz tutuldu? Hangi vaat karşılandı? Kıbrıs Türk Halkının haklı iradesine ne zaman saygı gösterildi? Hatta, bizim güvenlik garantimizi de ortadan kaldırmak istediler ve maalesef bunu içimizden dahi kabul edenler oldu.” Bulundukları coğrafyanın stratejik öneminin bilincinde olduklarını vurgulayan Tatar, "Karşımızdaki muhatabın niyetleri konusunda yarım asrı aşan bir deneyime sahibiz. Rum liderliği, yabancı güçleri adaya davet ederek yalnızca sorumsuz bir tavır sergilememiş, aynı zamanda Kıbrıs'ı ciddi bir güvenlik riskiyle de karşı karşıya bırakmıştır.” şeklinde konuştu. Tatar, bu gelişmeleri hassasiyetle izlediklerini dile getirdi. -"Bizim için milli dava..." Türkiye'nin etkin ve fiili garantisi, müdahale hakkı ve adadaki askeri mevcudiyetinin oluşturduğu güvenlik kalkanının sadece geçmişten gelen bir hak olmadığını, aynı zamanda bugünün dünya ve bölge jeopolitiğinde bir zorunluluk olduğunu kaydeden Tatar, “Bizim için ‘milli dava’, sözde çözüm adına 1960'ta bir ortaklık devleti olarak kurulmuş Kıbrıs Cumhuriyeti'ne el koyan Rum'a boyun eğmek değildir. Bizim için ‘milli dava’ anlamını yitirmiş içi boş müzakere sloganları değil, Kıbrıs Türkünün ve devletimizin özgür, bağımsız ve refah içinde gelişimini sağlamak, çocuklarımızın geleceğine ve vatanımıza sahip çıkmaktır.” dedi. Tatar, milli dava için örnek aldıkları Erenköy'de, Geçitkalde'de, Baf'ta, Muratağa, Atlılar ve Sandallar'da, Kıbrıs Türkünün olduğu her yerde mücahitlik yapan ve bu yolda hayatlarını feda etmekten çekinmeyen cesur kuşaklar olduğunu söyledi. Göreve geldikleri ilk günden itibaren kararlı bir duruş sergilediklerini belirten Tatar, “Söz verdiğimiz siyaseti savunduk ve savunmaya devam ediyoruz.” dedi. Tatar, hiçbir tehditten korkmadan, hiçbir baskıya boyun eğmeden doğru bildiklerini, her yerde ve her platformda anlattıklarını da kaydetti. - “Rum lidere vizyonumuzu en net şekilde ifade ettim” 2021'de BM Genel Sekreteri Guterres'le gerçekleştirdikleri zirvede; Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlarının şahitliğinde Rum lidere vizyonlarını en net şekilde ifade ettiğini ifade eden Tatar, şöyle devam etti: “Zirvenin ardından çıkan ilk karşı ses yine içimizden yükseldi. Ama kulak asmadık. Adil ve kalıcı bir çözümün, ancak tarihsel haklarımızın teyidiyle mümkün olabileceğini en üst perdeden dile getirdik. Ortak zemin bulunmadan, geçmişi tekrar ederek, çökmüş, tüketilmiş zeminde müzakereye oturmanın hiç bir anlam ifade etmeyeceğini açıkça belirttik. Sayın Genel Sekreter sesimizi duydu. Bu nedenle ortak zemin var mı yok mu bakmak için bir kişisel temsilci atadı. Bu süre zarfında çok taraflı bir diplomasi yürüttük. Kıbrıs Türk halkının 1963’ten bu yana maruz kaldığı izolasyonun ve ambargoların ne demek olduğunu ete kemiğe büründürerek anlattık. Raporlarda ‘endişe’ olarak tanımlanan bu ablukanın, temel insan haklarımızı hedef aldığını kayda geçirdik. Kıbrıs’ta bir insan hakları dramı yaşandığını, en üst düzeyde ifade ettik." -"Kimilerinin ısrarla iddia ettiği gibi görüşmelerden kaçan taraf asla biz olmadık" Kimilerinin ısrarla iddia ettiği gibi görüşmelerden kaçan tarafın asla kendileri olmadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, "Altı maddelik öneri paketimizi ilettik. Gelin, ‘adadaki fiili gerçeklerden hareketle, iki devletli, sonuç odaklı ve zaman sınırlı görüşmelere başlayalım’ dedik. Ancak Rum tarafı tüm bu iyi niyetli ve mevcut koşulları temel alan önerilerimize her zaman olduğu gibi ‘hayır’ dedi. Yine vazgeçmedik. Madem burada anlaşamıyoruz, ‘iki halk arasında iş birliğini arttıralım’ dedik. Bu kapsamda dört temel alanda iş birliği çağrımızı yaptık."diye konuştu. Rum Yönetimi'ne sadece Kıbrıs Türkü için değil adadaki tüm halkların yararına yönelik öneriler yaptıklarını ama tüm bu önerilerin yine reddedildiğini ifade eden Tatar şöyle konuştu: "KKTC Su Temin Projesi, yani Asrın Su Projesi üzerinden güneye de su verelim, Türkiye'den kablo bağlantısı ile adanın tamamına elektrik sağlayalım, güneş enerjisi için ortaklaşa çalışalım, hidrokarbon kaynaklarının kullanımı için birlikte hareket edelim diye önerdik ama ne oldu?." Referandumun ardından Kıbrıslı Türklere verilen ama tutulmayan sözlerle ilgili olarak da konuşan Tatar, "Burada bulunan sizler ve halkımız çok iyi hatırlayacaktır. 2004 Referandumlarının ardından ‘Rumlar hayır dese bile siz kazanacaksınız, haklarınıza kavuşacaksınız’ denilen 3D olarak tanımladığımız ‘Doğrudan Uçuş, Doğrudan Temas ve Doğrudan Ticaret’ gibi temel haklarımız hala askıdadır. Bunun Kıbrıs Türk Halkına yönelik büyük bir kandırmaca olduğunu artık uluslararası toplum tarafından görülmesi gerekiyordu.” sözlerini kullandı. - “Bu dönemde tüm bu gerçekleri muhatapların yüzlerine vurduk, kayda geçirdik” Bu dönemde tüm bu gerçekleri muhatapların yüzlerine vurduklarını ve kayda geçirdiklerini ifade eden Tatar, bu süreçte halkın hayatını kolaylaştıracak, her gün karşı karşıya oldukları haksızlık ve hukuksuzluğa karşı nefes aldıracak 3D taleplerini dile getirdikleri için kendilerini eleştirenler olduğunu söyledi. “Buradan soruyorum. Kıbrıs Türk halkının iradesi ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olarak, halkımın bu haklı ve meşru taleplerini ısrarla savunmayacaksam, bunları dile getirmeyeceksem, bu taleplerin gerçekleşmesi için bütün gayretimle mücadele etmeyeceksem görevimi yerine getirmiş sayılabilir miyim? Böyle bir şey kabul edilebilir mi?” diye konuşan Tatar, geçen mart ayında, Cenevre'de gerçekleşen görüşmelerde yine ortak bir müzakere zemininin bulunamadığını anımsattı. Bunun üzerine her iki tarafın da yararına olacak biçimde, temel konularda birlikte çalışabilecekleri, "Kıbrıs İş Birliği Konseyi" kurulmasını ve on iki başlık içeren bir iş birliği önerisinde daha bulunduklarını belirten Tatar, “Kıbrıs İş Birliği Konseyi önerimiz reddedilmesine rağmen, iki taraf arasında dört yeni geçiş kapısının açılması, mayınların temizlenmesi, gençlik teknik komitesi kurulması, mezarlıkların restorasyonu ile iklim değişikliğinin olası etkileri ve ara bölgede güneş enerji santralinin kurulmasına ilişkin altı başlık üzerinde anlaşmaya varıldı. Ancak her iki halkın da öncelikli beklentisi ve ihtiyacı olan yeni geçiş kapıları konusunda hala istediğimiz ilerleme maalesef sağlanamamıştır.” ifadelerini kullandı. Tatar, tamamen iki halkın ihtiyacına yönelik, karşılıklı geçişleri rahatlatacak, kolaylaştıracak Haspolat ve Akıncılar Geçiş Kapıları önerilerinin halen kabul edilmediğini de anımsattı. Tatar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin meşru bir iç hukuk yolu olarak teyit ettiği Taşınmaz Mal Komisyonuna rağmen Rum tarafının iş insanlarına yönelik başlattığı saldırgan tutumun da uzlaşma ve çözüm arzusunu baltalayan başka bir sorun olarak ortaya çıktığını dile getirdi. - “Kökümüz bir, kardeşliğimiz bakidir” “Samimiyetle belirtmek isterim ki, çözümden, barıştan ve müzakereden kaçan taraf bellidir. Biz değiliz Rum tarafıdır. Bu, Rum tarafının nesiller boyunca içten içe beslediği düşmanca bir zihniyettir. Bu zihniyetin arkasında; her şeyi kendi onayına bağlamaya çalışan ve iş birliğini değil, kendisine tabi olunmasını bekleyen bir anlayıştır.” diyen Tatar, bu zihniyet değişmedikçe, iki taraf arasında adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir barışın gerçekleşmesinin mümkün olmadığını kaydetti. Anavatan Türkiye ile sevgi, saygı, kardeşlik bağları içinde ortak tarihi ve milli değerlere dayalı ilişkileri güçlendirmenin dönemi boyunca en önemli görevlerinden biri olduğunu belirten Tatar, şöyle devam etti: “Yine bu dönem boyunca, Kıbrıs Türk halkını Türkiye'den uzaklaştırmak, yalnızlaştırmak ve kendi istedikleri çözümü dayatmak için her türlü provokasyon ve algı operasyonları yapılmaya da devam etmiştir. Ancak biz hep şöyle düşündük. Türkiye'siz bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nefes alamaz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmadan, Türkiye Mavi Vatan'da ve Doğu Akdeniz'de eksik kalır." Türkiye Cumhuriyeti'nin kendilerini her platformda ve her koşulda destekleyen, daima yanlarında olan büyük bir güç olduğunu vurgulayan Tatar, konuşmasına şöyle devam etti: "Kökümüz bir, kardeşliğimiz bakidir. Göreve geldiğim günden bugüne, başta Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm hükümet yetkililerinden ve kurumlarından daima destek gördük. Benzer bir ilgi ve dostluğu oradaki sivil toplum örgütlerinden, üniversitelerden, derneklerden, iş dünyasından ve bizzat Türk halkının kendisinden de gördük ve görmeye de davam ediyoruz. Zaman zaman tarihten habersiz bazılarından şöyle şeyler duyuyoruz. Neden Türkiye'ye bu kadar çok gidiliyor, neden Türkiye ile bu kadar çok görüşülüyor diye... Ben de onlara şunu söylüyorum. Kıbrıs Türkünün varoluş mücadelesini kanıyla, imkanlarıyla, insanıyla destekleyen Türkiye Cumhuriyeti değil midir? Kıbrıs Türk Halkı bu vatanda eğer yarım asrı aşan bir süredir barış ve güven içindeyse bunun temel nedeni nedir? Bu sorunun cevabını hepimiz çok iyi biliyoruz. İşte yeni Cumhurbaşkanlığı Yerleşkemiz. Sömürge döneminden kalma ve artık ihtiyaç ve beklentileri karşılamaktan uzak eski Cumhurbaşkanlığı binamızı değiştirme projemize Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan'a ilettiğimizde bu konuda bizlere tam destek vermiştir.” Tatar, bu projenin sadece yeni bir Cumhurbaşkanlığı hizmet binasından ibaret olmadığını, Cumhuriyet Meclisi ve Yüksek Mahkeme’nin de içinde olduğu, camisiyle, kütüphanesiyle ve devasa parkıyla “sağlam devlet saygın gelecek” vizyonlarının en somut eseri olduğunu kaydetti. TEKNOFEST 2025'in Türkiye ile kurdukları güçlü bağ nedeniyle KKTC'de yapıldığını kaydeden Tatar, Türkiye Cumhuriyeti’nin KKTC'nin altyapısının iyileştirilmesi, hastanelerinin ve yollarının geliştirilmesi de dahil her alanda kendilerine destek olduğunu dile getirdi. Tatar, “Bunun bir diğer çarpıcı örneği de modern tasarımı ve geniş kapasitesiyle yeni Ercan Havalimanı’mızdır. Şu anda burası adeta ülkemizin ulaşım üssü konumundadır. Öte yandan ülkemizin 40’ıncı kuruluş yıldönümünde, Türkiye’nin desteği ve Ankara Etimesgut Belediyesi’nin katkılarıyla ‘Mücahitler Sitesi’ içerisinde bulunan ‘Milli Mücadele Müzesi,’ yeniden düzenlenerek ‘Kıbrıs Türk Tarih, Kültür ve Milli Mücadele Müzesi’ ismiyle hizmete açılmıştır.” ifadelerini kullandı. - KKTC'nin Türk Devletler Teşkilatı'na gözlemci üye olarak kabul edilmesi... Bu dönemin en önemli kazanımının, KKTC'nin Türk Devletler Teşkilatı'na gözlemci üye olarak kabul edilmesi olduğunu söyleyen Tatar, “Özbekistan'ın tarihi Semerkant şehrinde, 11 Kasım 2022 tarihinde düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı, Devlet Başkanları Zirvesinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin resmi adıyla gözlemci üye kabul edilmesi, Kıbrıs konusunda belirlediğimiz yeni siyasetimiz için de bir dönüm noktası olmuştur. Bu başarıyı elde etmemizde gayret gösteren Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan ile tüm diplomatlarımıza bir kez daha şahsım ve halkım adına teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu. Bu kabulle birlikte Türk Devletleri Teşkilatı ile Türk Devletleri ve KKTC arasındaki her türlü kurumsal, resmi ve sivil gidiş gelişlerin arttığını da belirten Tatar, şöyle devam etti: “Azerbaycan Cumhurbaşkanı sayın İlham Aliyev ile Kırgızistan Cumhurbaşkanı sayın Sadır Caparov ile TDT toplantıları sırasındaki görüşmelerimde bu iki dost ve kardeş ülke liderlerine Kıbrıs Türk halkına uygulanan haksız izolasyonları bir kez daha gündeme getirdim. Bugün KKTC'nin bütün kamu kurumları, STK'ları, bu kardeş ülkelerle her anlamda düne göre daha çok görüşmekte ve daha çok bir araya gelmektedir. Benzer bir biçimde, Türk Devletleri Teşkilatı'nın üçüncü en yüksek düzeydeki organı olan Aksakallar Konseyinin resmi 17. Toplantısı, geçtiğimiz ay Girne'de gerçekleştirilmiştir." Gambiya'nın merhum Cumhurbaşkanı Yardımcısı Badara Ali Joof'un Kasım 2022'de KKTC'ye yaptığı ziyaretin, uluslararası diplomasi girişimleri açısından bir başka dönüm noktası olduğunu kaydeden Tatar, şunları anlattı: "Ercan Devlet Havalimanı'ndan KKTC'ye gelen Gambiya Cumhurbaşkanı Yardımcısı Joof ile yaptığımız ve tarihi bir anlam taşıyan görüşme iki ülkenin bayrakları önünde ve resmi devlet protokolü uygulanarak gerçekleşmiştir. Bir başka önemli örnek Mayıs 2024'te düzenlenen İslam İş Birliği Teşkilatı'nın 15. Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'dir. Gambiya'da gerçekleşen zirveye bildiğiniz gibi ben de katıldım. Gambiya Cumhurbaşkanı Adama Barrow tarafından havalimanında karşılandım ve zirvenin aile fotoğrafı içinde yer aldım. Bir başka üst düzey görüşme dönemin Pakistan Başbakanı sayın Enver Ül-Hak Kakar ile Özbekistan'da düzenlenen Ekonomik İş Birliği Teşkilatı toplantısında gerçekleşmiştir. Yeni iki devlet vizyonumuzla başlayan uluslararası diplomasi ve ilişki kurma girişimlerimiz bunlarla sınırlı kalmamış ve bu dönem boyunca Belçika'dan Polonya'ya, Almanya'dan İngiltere'ye, Amerika'dan Avusturalya'ya yaygınlaşarak devam etmiştir. Çok sayıda Kıbrıs Türk'ünün yaşadığı Avustralya'ya yaptığımız ziyaret bir KKTC Cumhurbaşkanı'nın yaptığı ilk ziyaret olması nedeni ile tarihi anlamdaydı.” - Kayıp Şahıslar Komitesi, Milli Arşivler ve Araştırma Dairesi ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası... Cumhurbaşkanlığı’na bağlı üç kurum olan, Kayıp Şahıslar Komitesi, Milli Arşivler ve Araştırma Dairesi ile Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’ndan bahseden Tatar, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin dönemi boyunca yenilikçi eğitimlerle desteklenerek çalışmalarına aralıksız devam ettiğini ifade etti. Tatar, “2021-2025 yılları içerisinde kazı safhası 8 takıma yükseltilmiş, toplamda 340 kazı gerçekleştirilmiş ve 81 kişi kimliklendirilmiştir, Böylece 2002 Kayıp kişiden toplam kimliklendirme 1054’e yükselmiştir. Atlılar Toplu Mezarı kazılarak kadın ve çocuklardan oluşan 37 şehitimize ulaşılmıştır.” diye konuştu. Tatar, Cumhurbaşkanlığı'na bağlı olan KKTC Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi’nin 2020'den bugüne kendi alanında pek çok önemli çalışmaya imza atarak, milli arşivin dijitalleşmesi, korunması, çeşitlenmesi ve genişletilmesi için büyük bir gayret sarf edildiğini de dile getirdi. “Örneğin tarihi anlamda çok büyük öneme sahip "Evkaf Yazışma Belgelerinin" özetleri tamamlanarak katalog düzenlenmiştir.Kıbrıs Türk Mücadele Tarihi içerisinde çok önemli bir yere sahip olan merhum Meclis Başkanı ve Başbakan Osman Örek'in, ülkemizin yetiştirdiği önemli hukukçulardan olan Zaim Necatigil'in arşivleri, Necati Özkan Vakfı ile yürütülen çalışmalar sonucunda 1949 -1951 yıllarını kapsayan İstiklal Gazetesi Koleksiyonu arşivimize kazandırılmıştır.” ifadelerini kullanan Tatar, fotoğraf arşivi hazırlıkları ile bir Ulusal Bellek Müzesi kurma hazırlıklarının da başlamış durumda olduğunu kaydetti. Tatar, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile ilgili olarak ise Tatar, “Çok önemli bir kurum olan CSO günün koşullarına uygun olarak, daha rahat ve elverişli bir ortamda çalışabilmesi amacıyla Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’na ait olan bir binaya taşınmıştır. Orkestramız, pandemi döneminde çevrimiçi konserler düzenlemiş sonrasında ise ülkemizin çeşitli üniversitelerinde, kültür merkezlerinde çok sayıda konserler vermiştir.” dedi. - Kültür ve sanattan çevreye, kadın ve aileden, çocuklara ve engellilere kadar çok çeşitli projeler... Eşi Sibel Tatar’ın koordinasyonunda ve Cumhurbaşkanlığı himayesinde hayata geçirilen, kültür ve sanattan çevreye, kadın ve aileden, çocuklara ve engellilere kadar çok çeşitli projelere değinen Tatar, şöyle devam etti: “Öncelikle tüm bu gayretleri için kendisine teşekkürlerimi sunuyorum. Büyük bir memnuniyetle ifade etmeliyim ki Cumhurbaşkanlığımızın toplumsal faydaya dönük sosyal proje ve çalışmalarında bu dönemde büyük bir çeşitlilik ve gelişme yaşanmıştır. Çevre Koruma ve İyileştirme konusunda ‘Hedef Sıfır Atık Tatlısu Pilot Projesi’ olarak başlatılan projemiz insan ve çevre kaynaklı atıkların toplanması ve geri dönüştürülmesini gerçekleştirerek Tatlısu bölgesindeki kirliliği azaltmayı hedeflemiştir. Projeyle, atıkların yüzde yetmiş oranında geri dönüşüme kazandırılması sağlanırken geri dönüşüm merkezi Kasım 2021'de Tatlısu Belediyesi'ne ve belde halkına devredilmiştir. Kâğıt ve kartondan, plastik ve metallere, evselden yeşil atıklara kadar çok çeşitli maddelerin doğadan toplandığı ve ayrıştırılarak geri dönüştürüldüğü bu projeyle halen aylık 112 tondan fazla atığın geri dönüşümü yapılmaktadır. Bu alandaki ikinci bir projemiz ise ‘Hoş Geldin Bebek Hatıra Ormanı Projesi’ olmuştur. Tarihimizin en yıkıcı orman yangınlarından olan Mayıs 2020 Tepebaşı-Kalkanlı arasında yaşanan yangınının ardından ülkemizde doğan her bebek için bir fidan ekilmesi amaçlanmış ve projeyle 2025 yılı sonuna kadar yaklaşık on bin fidan ekilmesi hedeflenmiştir." - Kadınlarla ilgili projeler... Kadınlarla ilgili projelerinden de bahseden Tatar, şu bilgileri aktardı: "İlki KKTC'deki kadın sivil toplum örgütlerini tek bir ağ içinde birleştirerek kadınların etkinliğini arttırmayı amaçlayan ‘Kuzey Kıbrıs Kadın Örgütleri Ağı Projesi’dir. Bir diğeri, ülkemizde ipek böceği yetiştiriciliği ve ipek üretimini yeniden canlandırmayı hedefleyen ‘KOZADA İpeğin KKTC'de Yeniden Doğuşu Projesidir’. KKTC'deki ipekçiliğin tarihi mirası üzerinde yükselen bu projemiz, Güzelyurt'un Akçay köyündeki kadınlarla iş birliği içinde başlatılarak hem Akçaylı kadınların ekonomik gelişimine hem de becerilerine katkı yapmayı hedeflemiştir. Akçaylı kadınlarla birlikte yürütülen KOZADA projesinin başarısı üzerine bu kez Kıbrıs'ın bir diğer tarihi üretim tekniği keçe yapımını temel alan ve yine kadınların üretim içinde ekonomik kazanç sağlayabileceği ‘KEÇADA Keçenin KKTC'de Yeniden Doğuşu Projesi’ hayata geçirilmiştir. Bu projemiz de Mehmetçik-Büyükkonuk beldemize bağlı Pamuklu köyündeki kadınlarla iş birliği içinde yürütülmüştür." Çocuklara yönelik projelerle ilgili olarak konuşurken ise Tatar şunları kaydetti: "Geleceğimiz olan çocuklarımıza yönelik projelerimizin ilki, Fidan Çocuk Korosu ve Orkestrası'dır. Bu projemizle özel eğitime gereksinimli ve müzikle ilgili çocuklarımızdan oluşan bir koro ve orkestra kurulması hedeflenmiştir. Özel eğitime gereksinim duyan bu seçilmiş evlatlarımızdan oluşan koro ve orkestramız 2022'den bu yana 23 Nisan kutlamalarında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestramız ile birlikte konserlerde yer almaktadırlar. Yine çocuk eğitimi konusunda ailelere rehberlik etmeyi amaçlayan ‘Mutlu Çocuklar, Anne -Baba El Kitabı’ ile yardıma ihtiyaç duyan çocuklarımızın anne ve babaları için rehber niteliğindeki ‘Özel Gereksinimli Mutlu Çocuklar El Kitabı’ projelerimiz kendi alanlarında önemli bir açığı kapatmayı hedeflemiştir. Söz konusu kitaplar, Cumhurbaşkanlığımız himayesinde ve ülke çapında düzenlenen söyleşi etkinliklerinde ücretsiz olarak dağıtılmaktadır." Cumhurbaşkanlığı tarafında yürütülen kültür ve sanat alanındaki projelerden de bahseden Tatar, yürütülen projelerden ilkini olan Kıbrıs Kapıları ve Sandıkları Müzesi'nin hayalden gerçeğe dönüştürülmesi olduğunu kaydetti. Tatar, bu proje ile Kıbrıs Türklerinin ve Kıbrıs adasının zengin kültürel mirası içinde yer alan kapıların ve çeyiz sandıklarının modern bir ortam içinde korunarak yeni kuşaklara tanıtılmasının hedeflendiğini ve müzesi ve kitabı ile üç yıllık titiz bir çalışma sonucunda hayata geçirildiğini söyledi. Tatar, ‘Kıbrıs Kapıları ve Sandıkları Müzesi’ Nisan 2025'te Mücahitler Sitesi binasında halkın hizmetine açıldığını da ekledi. Tatar, kültürel alandaki bir diğer projenin de Kıbrıs mutfağını bugünün kuşaklarına tanıtmak ve gelecek kuşaklara kayıt bırakmak amacıyla, hazırlanan ‘Gelenekten Geleceğe Kıbrıs Mutfağı Kitabı’ projesi olduğunu kaydetti.Tatar, kitabın Kıbrıs mutfağının zengin mirasını yansıttığını belirtti. Cumhurbaşkanı Tatar, Aile, Çocuk Hakları, Yaşlı Hakları ve Engelli Hakları alanlarında politika üretilmesine zemin hazırlayacak çalıştaylar düzenlediklerini de aktardı.